Thursday 18 September 2008

Katip Arzuhalim Yaz Yare 'word'de

Sanmıştım ki ben de bir blog açarsam takır takır yazarım her gün. Hem yazdıklarımı sağdan soldan toplamak, elimi attığım her yerde çoktan unuttuğum yazlarıma rastlayıp bir de şaşırmak gibi durumlarım olmaz. Düzene girerim- annemin yıllardır ümitle beklediği gibi ‘odamı toplarım’ sanmıştım. Dün gece yine elimde kağıt-kalemle yakaladım kendimi, bir önceki gece de ve bir önceki gece de… Klavyede yazmak daha hızlı olmasına rağmen insanın tutuculuğu bastırıyor. Belli ki kağıt ve kalemle yaşadığımız hazzı, klavyeden alamıyoruz; internette tavla oynamak gibi bir halt bu da.

Uzak-yakın mesafe, her ulaşım aracında küçük boy bir defterin sayfalarını doldurmaya başlardım eskiden. Attan inip arabaya bineli direksiyon tutan elim yazamaz oldu. Dalgalı, rüzgarlı, vapur düdüklü göçebe yazılarım da böylece yerleşik toplum hayatına geçti.

Mimar Sinan kantin ahalisi sağolsun, canın çekerse hiç ilişmeden oturabileceğin bir özgürlük sunar sana. Ee hava güzelse de terasa gidersin, aklıevvellerin o zamanlar daha yıkmadığı Barbaros’un hasır sandalyelerine çökersin. Elin boş duracak değil ya, okumazsan yazarsın orada da. Yaş kemale erip elimi iş kapısına bağlayınca, benim o zamansız yazılarım, akşam 20:00 gece 02:00 mesaisinde belediye kaleminde memuriyete başladı bu sefer de.

Öğrenci hali, zaman o kadar bol ki, kalanında kendi kendine bir yerlere gitme lüksün bile var. İş çıkışı yemeğe gitsen üç beş dost sohbetini anca sığdırıyorsun şimdi. Haliyle sofra ortasında da açıp defteri yazmak olmuyor- meze dökülüyor, şarap damlıyor, zırt-pırt servis değişiyor, eş-dost huysuzlanıyor. Topla defteri kalemi, seni ev paklar. Velhasılıkelam ‘yazacak yerin yok şu dünyada’ kafirliğinden, mutaassıp ev tipi yazıcılığa da geçtik.

Yerleşik, memur ve ev tipi yazılarım, bir değişimi daha reddettiğinden belki de, klavyeye geçemedim bir türlü. Blog da bir gazla açılıp, yarı çıplak kaldı orta yerde. Vapur kenarında bilgisayarı açacak kadar da mallaşmadık şükür. Size diyorum; teknoloji mbps hızlarda yaşamın naif taraflarını süpürse de, eninde sonunda ‘Yeni Sayfa Aç’ diyoruz ‘Notebook’larımıza; Dillerin Azizliği!

3 comments:

kişisel depresyon anları said...

hoş geldiniz efendim blog alemine, bir haber verseydiniz de tesadüflerle bulmasaydık :)

Rengin Kosklu said...

feyzbuka yazdım daha ne edeydim, kurban kesip alnına mı süreydim, telli duvaklı davullu zurnalı açılış mı yapaydım be canım...

kişisel depresyon anları said...

işte tesadüfen girdim feysbuka da gördüm girmesem göreceğimde yoktu...