Tuesday 20 January 2009

Yağmur çamur şeklinde yağabilir

“İstanbul yarın bulutlanacak, sıcaklık 15 derece. Öğleden sonra Avrupa yakasında yağmur görülecek, yağmur çamur şeklinde yağabilir.” Az önce NTV’nin cebime gönderdiği haber özeti. Dikkat olun, üst baş batabilir diye uyarmak mı istemiş, hava kirliliğinden mi dem vurmuş yoksa böyle bir meteorolojik tabir dilimize girdi haberim mi yok bilemedim. Bildiğim hiçbir şey eskisi gibi değil. Hiçbir şey, bırak yıllar öncesini 2 hafta önceki gibi değil. Hava durumu özetleri bile aptal ifadelerle doluyor, bin şekli varken bunu 120 karakterde söylemenin. Bin şekli varken yaşanan krizlerin ve bin şekli varken adalet dengesinin ve bin şekli varken muhalefet yapmanın ve bin şekli varken kamera şovu protestolar yerine etkili eylemlerin ve bin şekli varken dünya dengesinin… Yağmur çamur şeklinde yağabilir diyoruz bin şekli varken. 15 yaşında dünyayı çözmüş, tüm dengelerin nasıl kurulacağını bulmuş, dünyanın tüm sorunlarını sonlandıracak kadar ergenlik ukalalığı yaşarken de aynı şeyleri düşünüyordum. Ben bile görebiliyorken gerçekleri, haksızlığı ve apaçık duran çözümü nasıl tüm dünya görmezdi? Komiktir ki tam da bu aralar aynı şeyler üşüşüyor aklıma. Eski öfkem kalmamış artık, galiba bizi uyuşturan bu. “Cehalet mutluluktur”; müdahale edebilecek gücüm var sandığım 15 yaş cahilliğine hasretim. Dönüp dolaşıp tek bir insan-birey faktöründe kilitlenen tüm dengeler inandığım büyük ütopyadan, kendi yapay ütopyamı kurmaya yönlendirse de artık bu toprakları bile bana sunacağından emin değilim.

Bırakıp gidebilirim çok da fazla düşünmeden ardımda kalanları. İsteyen gelir zaten ki gideceğim yeri istediğimiz için hepimiz beraberiz. Gelmese de kimse, kış günü kapalı hava hüznüyle değil ama domatese can verebilecek bir güneşli günde gidebilirim iyot kokulu ütopyama. Her denge değişir ve inançlarım çok güçlü adil zamanlara. Başkasını özgür bırakacak özverideki her hareket insanın kendisini özgür kılar. Sevgi zaman aşımına, işe güce, o günkü ruh haline yenik düşmez. Biz yalnızca kolay bahaneler üretmeyi severiz özgürlüğü engellerken ve sevgimizi göstermezken. İşte bu bahanelerin ucuzluğuna yenik düşmemek için bırakıp gidebilirim, kimi anlarda onlardan birine dönüştüğümü fark ederken. İnsanoğlu çiğ süt emmiş, aldıkça fazlasını ister ya. Azıyla yetindiğim mutlu günlerim var oysa-elektrik kesintilerinde zamanın tükenmediği. Çok sözüm var söylenecek ama inançlarım kırar diye korkuyorum çok söylemek-çözümü basit dört işlemken karmaşık denklemlere kan bulaşmış çünkü çoktan.

O zaman Kadir İnanır’ın Ceza filminde söylediği gibi “Lanet Olsun Atom Fiziğine”

fotograflar: James Nachtwey
"I am a witness and I want my testimony to be honest and uncensored. I also want it to be powerful and eloquent and do justice to the people I’m photographing."

Monday 5 January 2009

Serbest Nazım Ölçüsü Zincrlikuyu'ya Sığmaz


Kimi siyasi damarlılar için "yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine"
Kimi romantikler için "mavi gözlü bir devdi, minnacık bir kadını sevdi"
Kimi Cem Karacacılar için "hava kurşun gibi ağır" ve "ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında"
Kimi hasretlikler için "daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı"
Kimi ayrılamayanlar için "külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar"
Kimi isyanlar için "Yağmur çiseliyor, gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir"
Kimi tekil kanlar için "Bu gemi bir kara tabut, bu deniz bir ölü deniz"
Kimi aşıklar için "Ne güzel şey hatırlamak seni"

Daha nice kimileri için bitmeyen dizelerdir, ikonlardır, Abidin Dinodur-Mutluluğun resmidir, Pablo Nerudadır, Yevtuşenkodur, Sartredır, Ferayedir, Şeyh Bedreddin Destanıdır, Harp Okulu Olaylarıdır, Livaneli şarkılarıdır, yakışıklı adamdır, yasaklı şairdir, bizim Nazımdır ve bir o kadar serbest nazımdır...

Hepimiz içinse zaten Nazım vatan-daştır

Ne TC Kimlik numaralı ölüm kaydına, ne de oyçokluğuna hacet yoktur. Ben Nazımı yasaklı sevdim, AKP onaylı değil...
NTV Haber-Nâzım Hikmet yeniden vatandaşlığa alınıyor: