Sunday 21 October 2012

Usturmaça


Denizlere açıldı içimizden biri
Niçin gittiğini söylemeden...
Özdemir Asaf.

Limandan ayrılırken binbir tembih işitiyorum. "Düzgün sök şu palamarları, çapariz olursun! Açık denize varmadan basma yelkeni."
 
Oysa bir an durup bakınca görüyorum ki, açık denizde bordalamışım tekneyi. Rüzgarın gövdeyi yıpratmayacak ama beni de götürecek kadar dolmasını bekliyorum, Pupa peşinde değilim inan. Her seyir kabulum. Yalnızca, tek başıma sürmedim ben hiç bu mereti. Evet denizi severim, o da sever beni ama tek başıma basmadım hiç ben bu yelkeni. Liman sevdalısıyım bil ki.

Bir okyanus geçmedim, geçen var mı bilmiyorum. Zorlanmış olmalılar. Hayal edildiği kadar güzel olmasa gerek. Ben hep, kısa süreli kaybolsa da ufukta, gidebileceğim bir limanı kerteriz bildim. Yıldız okuyacak kadar açık denizde kalmadım ben kaptan.
Mevsim dönüyor. açık deniz tercübesiz bir yelkenciye ne kadar yardım eder? Poseidon abasını bir tek çingene fırtınasında mı çıkarır? 

Ben gidiyorum kaptan. Al halatlarını, ver halatlarımı. Bu usturmaçaları koysaydık, bu kadar darbe yemezdik, düşünemedim ben. Senin için korkuyorum. Bir anda yalnız kalakalacaksın açık denizin ortasında. Evet söz vermiştim, biliyorum. Ama durdukça bordada usturmaçasız, daha çok zarar görüyor bir yanım. Batmam elbet ve batırmam seni bu küçük vuruklardan. Ama mevsim dönecek, yağmur yağacak. Ağaç yer bu yağmurlar, ahşabın ıslandı mı toparlamak güç. Ama en çok da gitmek istiyorum ben kaptan, affet. Çok korkuyorum ve korktuğumda sığınacak limanım yok ufukta. Ben çok korkuyorum ama gitmek istiyorum kaptan, affet

0 comments: