Sunday 28 December 2008

mutluyuz di mi...

Bırakıp gitmelerin tren garı ayrılıkları kadar acı vermesinden gayrı derdimizi yok. Bu da geçecek yakında, yakını beklemekle avunuyoruz. Beklemenin keyfini çıkaramayan iki telaşlı çocuk. Zaman geçip gidiyor işte; güneş erken batıcı, sabah hemen olucu, paydos geç gelici. Avunuyoruz; gittikçe delirdiğimizi bilirken geriye kalan yarım akıllarımıza bin şükürle avunuyoruz. Kıçımıza kaçan toz pirelerine altmışaltıya üç bir krallık kuruyoruz. Her şey öyle kolay geliyor, öyle bizim için dünya. Ki o dünya yıkılsa, köşede bir küçük yeşil efe açtırıp balık sofrasına kurulacağız; fonda hep mi sevdiğimiz şarkılar, hep mi taze biter topik.. Dünya yıkılsa, altında beraber birer tek rakı, bas bariton bir Vücut İkliminin Sultanısın söylemeden ölmeyiz biliyorum. Ki beraber ölmenin şekline bile yemin etmişken yerkürenin tek komünist toprağında. Başım dönüyor.. yok rakıdan değil… başım dönüyor, toplama beni.. gerçekliği kaybetmeye başladığımın tek kanıtı bu…

Tuesday 2 December 2008

Bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

tüm gece okunur mu baştan sona insan aklında bir şiir... hani dilimize takılan şarkılar gibi, durmadan başa sararak kalabalıkların içinde.. susmazken beynimdeki ses ve müzik alkolden beter sarhoş ederken durmadan başa sarar mı aynı şiir. hem de "durma kendini hatırlat" derken bir dizesi...

http://www.antoloji.com/w/siir/siir.asp?siir_id=4067&sair=133&sira=18&adet=45