Monday 20 July 2009

Yeni şeyler söylemek lazım…

Kalkıp gidelim buradan, yeni bir yaşam kurmanın telaşesinde bu kadar “değişiklik” açı olmayız belki. Yoksa evleneceğiz. Üç beş sene sürmez, açlıktan bir çocuk yaparız belki. Onun hayatının değişikliklerine yamanıp yaşamak bizi menapoza kadar götürür herhalde. Kalkıp gidelim yoksa bu birbirini tekrar eden günlerin içindeki ufacık şeyler daha da büyük gözükecek. İşteyken bilmem ne oldu, bugün trafikte bi adam vardı, dün filme gittim, önceki gün konsere, arkadaşlarla bi içtik ki sorma… Sefil sefil detaylar kocaman farklılıklar gibi gelmeye başladı. Yalan işte, görmüyor musun günlerimizin şablon aynı. Kenar süslerinin içini boyayıp duruyoruz. Mutlak özgürlük ne kadar yoksa mutlak farklılık da o kadar yok günlerimiz arasında. Ne zaman bassa bu düşünceler, birisi çıkıp “senin tatilin gelmiş” diyor. Hadi ya! 7 gün denizde çimince geçecek yani! Bi güneş yağı sürsem ooohh bütün dertlerimden kurtulurum.

Şehri yeniden inşa etmek istiyorum oysa. Kendime yeni bir şehir kurmak istiyorum. Ahşap tabelasına mavi yağlı boyayla “Domatesli Bahçe” yazmak istiyorum. Kenarına fesleğene benzemesini umduğum yeşil bir şekil çizmek istiyorum. 5 gün Barselona’da, 10 gün Küba’da kalıp, kışları İstanbul’da, baharları güneyde, yazları Bozca’da geçirmek istiyorum. Yan yana çiftlik evlerinden oluşan ve hepsi kocaman bir ortak avluya açılan evlerde, tüm sevdiklerimle birlikte koloni kurmak istiyorum. Alkışlayayım ama ellerim birbirine değmesin istiyorum anlayacağın…