Saturday 21 March 2009

Şehr-i İstanbul'da 28. Film Nümayişi

Benle yaşıt İstanbul Film Festivali. Her sene bunun sevincini "bilmemkaçıncı İstanbul Film Festivali" diye boy boy afişleri görünce yaşıyorum. Son güne kaldık kitapçık almakta, bir gecede yalayıp yutup seçtik filmlerimizi. Yaşlandıkça, eskilerin tadını aramak gibi bir yaşlı psikozuna girsem de bu sene festivalin "yıkıldığını" söyleyemeyeceğim. üstelik her yıl hevesle beklediğim festival afişi de bu kadar kaypak işi olur!
Her sene baskın bir ülke olur festivalde, ya da bana öyle gelir. Bu sene de dayamışlar kuzey ülkelerini, İsveç soğukluğunda tepkisiz, ödülsüz film kaynıyor. pirinç misali dürte dürte sıcak ülke filmlerini işaretledik. Bu yıl farklı olarak -az biraz duygusal baskı sonucu-eski yapımları da dev ekranda izleyeceğim. Pintiyim ya, kıyamıyorum korsana düşen filme festivalde gitmeye. Haksız da sayılmam, h.içi zaman dar, h.sonuna da kaç tanesini yakalayabilirsin ki... yine de biliyorum ki bu yıl en keyifli yıllarından olacak çünkü ilk defa sarı-damar bir klasikçi olsa da çok iyi bir festival eşim var.

Hadi bakalım filmlerimizi seçtik, gazamız mübarek olsun!

ÜSTATLAR KAHVESİ: Buena Vista'nın tangolusu :) Tonton teyzelerin, sevimli amcaların ağzından tango tarihi. Naif, huzurlu bir belgesel. gitmeden mp3 playerınıza güzel klasik tangolar yükleyin, çıkışta kendinize güzel bir kahve ısmarlayın, ohh mis gibi bir başlangıç yapın festivale.
GİR KANIMA: Çok iddialı, mutlaka gidilmeli. Fantastik, romantik, ödüllü, üstelik de vampir filmi! İsveç yapımı soğuk ülke filmi demeyin, vampirli dedik zaten.
İNTİ-İLLİMANİ: NTV belgesel kuşağı'nın en başarılı filmi. Şili direnişini simgeleyen yasaklı İnti-İllimani grubunun öyküsü. Film seçkilerinde müzik üstüne belgeselleri başarılı ayıklıyor IKSV. Hiç olmadı iki saat müzik dinlemiş olursunuz, gidin!
ABSÜRDİSTAN Kusturica kokulu Alman-Azeri yapımı. Çok arkasında duramayacağım ama keyifli olduğu kesin. Festival demek kahır kahır film görmek demektir tezini çürüten bir komedi.
İT İTİ ISIRIR: City of Gods'ı fazlasıyla hatırlatıyor, onun kadar basarılıdır diye umuyorum. Üstelik Kolombiya'dan çıkan oscar adayı bir ilk film... Kolombiya film endüstrisi hakkında ne biliyosun ki dersen, çok konuşmayın da izleyin derim.
TULPAN: Almanya-Kazakistan-Polonya-Rusya-İsviçre ortak yapımı, çok ülkeli filmlerin tadı başkadır zaten ama Tulpan dolu dolu ödüllü bir komedi.
AGNÈS'İN PLAJLARI: Fransız yeni dalga'nın annanesinin 80 yaşında çektiği 2008 yapımı filmi. Yaşınızdan başınızdan utanın, kadın yapmış kalkın gidin.
REMBRANDT: İTHAM EDİYORUM: bunu ben seçmedim, hatta tablodan film mi olur dedim, üstün üff ne ağırdır bu şimdi bayıltır insanı da dedim yine de merakımdan gidiyorum.
CSNY DÉJÀ VU: bunu da ben seçmedim, ama çamur atmayacağım. Neil Young'ın isyankar belgeseli. hem çlıyor hem çekiyor diyelim.
TONY MANERO: İşte bu komik! Cumartesi gecesi ateşi'nde John Travoltayı o beyaz takım içinde gördüğümde hala gülüyorum. İşte bunu takıntı haline getiren bir adamın çoook komik hikayesi. Dünya yıkılsa da tek derdi Tony Manero olmak...
VIVA ZAPATA!: Bahsettiğim klasiği dev ekranda seyretme keyfi için seçilen film. Ben dedim ediz Hun'un oynadığı Son Kuşlar'a gidelim diye ama çekirdek çıtlamama izin verilmediğinden daha ulusal bir seçim yaptık.
RUMBA: Bence çok başarılı-hissediyorum. Filmin 3 yönetmeni var ve hepsi de filmde oynuyor. Çok renkli, kımıl kımıl
ZAMAN VE ŞEHRE DAİR: bunu da ben seçmdim ama görselliği çok kuvvetli, gidilir mi gidilir.
SİSLERİN İÇİNDEN: Bunu ben seçmedim, gidip de beğenmezseniz mesuliyet almam.

1 comments:

Anonymous said...

merhaba,

sizin seçimleriniz ne kadar başarılı olursa olsun
ben seçmedim dediğiniz bütün filmler ya klasik
ya da klasik olma yolunda. Bu süper seçimlerin
sahibi kimdir çok merak ettim.