Şehir efsanesi mi bilinmez ama bir 27 yaş krizi olgusu var ortada. Özellikle bu sene 27. doğum günüm sebebiyle biri yazılı olmak üzere toplam 6 kere tekrarlanan bir uyarı. Ee.. ne istiyorsunuz peki, transfer ücreti ödeyip 28’e geçemem ya!
Elbet öncesinde arıza vermeye başlar. Tam da doğum gününde başlamıyor ya bu meret! Şimdi oturup düşününce biraz yerine oturuyor taşlar. Bir gün Bozcaada’da rakılı balıklı bir yaşam düşlerken, iki hafta sonra Bozburun’un sakinliğinden afakanlar basıyor. Aynı sabah arabada güne Pink Floyd’la başlayıp, 3 saniye sonra >> Ben Harper, 1 dakika sonra >> Yeah Yeah Yeahs, çıkar CD’yi Cold Play >>hani ya da benim Franz Ferdinand’ım >> daral geldi koy bi Gogol.. offf radyoyu aç, kanalı geç, bunu da geç.. ohh işe geldik! Özetle çal bakem Beatles’dan HELP!

13-14 yaş bunalımlarının yenilenmiş hali- Version 2 with upgraded features! Bir gün eller havaya çiçekten çiçeğe konarım neşesi, ertesi gün rakıya gidelim aşığım ulen narası. Biri tutup çeksin seni istiyorsun-öyle biri yoksa yandın, başka herkes batıyor çünkü. Gece çıkıyorsun iç iç iç-dens dens dens; aaaa iki saat sonra bir diptesin, aman allahım bir arabesk aşk, gözyaşı sel, mendil koşturan yok muuu?
Ergenliği de erken yaşamıştım, pek çok haltı zamansız yaptığım gibi. Bunun da çok başında sayılmam da, henüz yarıladık gibi de gözükmüyor. Özünde zaten dengesiz bir insan evladı olarak bu sene belli ki pek bir garip geçecek. Uzmanlar öyle diyor. Acaba diyorum şu üç beş entel huyumdan da kurtulsam, odun gibi girsem bu yıla, Janis Joplin’e oranla intihar riskimi azaltır mıyım?
İşte bu noktada en sevdiğim 27 yaş yazısını da okumayanlara armağan edeyim. Met-Üst’ten geliyor “Kimseyi enterese etmeyecek kişisel bir yılın yılsonu envanteri” afiyet olun…
foto: deviant larajade