Monday 27 August 2012

Çok mu Filiz Akın bugün hayat?

Çok mu seviyoruz? Çok mu çabuk ya da çok mu derin? Saygımız çok mu söylenmeyen sözlere ya da fazla söylenenlere. Çok mu etkileniyoruz biz hüzünlü hikayelerden.
Belki de Yeşilçam artığıyla büyüdüğümüz için. Çünkü aşk hep acı doluydu, imkansızdı, zorluklar oldukça güzeldi, söylenmeyen replikler söylenenlerden fazla ve her şey çoğu zaman siyah beyazdı. Sevilene kurulan cümleler bağlacına kadar şiirsel; mutluluk ise uyduruk naylon poşette sunulan karanfiller kadar basitti. Sonra karanfilleri yitirdiklerimizi anarken bırakmaya başladık mezarlarına, vuruldukları köşe taşlarına, bomba parçalarının yanı başlarına. Bu yüzdendir ben hiç sevemedim kırmızı karanfilleri – ki siyah beyaz filmlerde hayal ettiğimiz kadardı renkleri.
Pamuklara saracağın dostların gözündeki ışığa buruk bakışın, güzel martıların incinmiş telefonlarına diyecek laf bulamayacağın kadar hüzünlü ve zor artık aşk. Kalbinin kırıklarına kırmızı karanfiller bıraktığın hikayeler…
Nazım küllerinden buluşanları anlatır, Atilla İlhan ayrılığın olmadığını, Turgut Uyar en coşkun halini, Behço söylenmeyenleri.. Aşkı anlatır ya hepsi, biz de dinleriz ya hani...
“Sana ne elin derdinden” diyemeyecek kadar sevdiysen, elin hüznünden payına düşeni alacaksın. Zülfü’den Sürgün takıp bir sigara yakacaksın. İzlediğin tüm Yeşilçam filmlerinin hakkını vereceksin…

0 comments: